Yaklaşık
1 gün öncetarih
Yayınlayan
Ebru Kaplan
Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Takvim değişiyor, rakamlar yenileniyor ama hayatın ağırlığı çoğu insan için yerli yerinde duruyor. Yeni bir yıl, eskisinden daha kolay olmuyor çoğu zaman; sadece daha çok şey biriktirmiş oluyoruz içimizde. Yorgunluk, kırgınlık, hayal kırıklığı… Ve yine de vazgeçmeyen bir umut.
2025 bize şunu öğretti: Zorlanmak artık bireysel bir hâl değil, toplumsal bir gerçek. Geçim sıkıntısı, sadece belli kesimlerin değil, neredeyse herkesin ortak cümlesi oldu. Çalışan yetemiyor, emek veren karşılığını alamıyor. İnsanlar ihtiyaçlarını değil, hayallerini ertelemeyi öğrendi. Market raflarında etiketlere bakarak değil, vicdan tartarak alışveriş yapar hâle geldik.
Bir ülkenin en ağır yoksulluğu bazen para değildir; güvencedir. Yarına dair güven. Çocuklarımız için duyduğumuz kaygı, gençlerin bavullarında biriken “gitme” düşüncesi, yaşlıların “eskiden böyle değildi” diye bitmeyen cümleleri… Hepsi aynı hikâyenin farklı satırları.
Dünyaya baktığımızda ise acı manzaralar bitmiyor. Savaşlar sürüyor, şehirler yıkılıyor, çocuklar büyüyemeden ölüyor. Oyuncak tutması gereken eller, enkaz altından çıkarılıyor. Üşüyen çocuklar var bu dünyada; sobası olmayan evlerde, çadır kentlerde, bombaların gölgesinde. Ve biz çoğu zaman bu acıya alışmaktan korkmuyoruz bile.
Ülkemizde ise kadın cinayetleri, her geçen yıl biraz daha vicdanımızı kanatıyor. Her öldürülen kadın, sadece bir hayatın değil; bir toplumun da kaybı. “Bir kişi daha eksildik” demek yetmiyor artık. Çünkü eksilen sadece sayılar değil; güven duygusu, adalet inancı, yarına dair umut. Kadınlar korkmadan yaşamak istiyor, bu kadar basit ve bu kadar zor bir talep.
Şiddet sadece sokakta değil; dilde, bakışta, suskunlukta da var. Kavgalar, hakaretler, taraf olmak zorunda bırakılan insanlar… Birbirimizi anlamaya çalışmak yerine, birbirimizi susturmayı seçiyoruz. Oysa bu ülke, en çok zor zamanlarda yan yana durabilmiş bir ülkeydi. Ne zaman unuttuk bunu?
2026’ya girerken şunu açıkça söyleyelim: Çok yorgunuz. Ama hâlâ buradayız. Hâlâ konuşuyoruz, yazıyoruz, itiraz ediyoruz. Çünkü umutsuzluk da bir lüks hâline geldi; onu bile göze alamıyoruz.
Yeni yıldan beklentimiz büyük sloganlar değil. Gerçekçi, insani dileklerimiz var.
Savaşsız günler istiyoruz.
Kadınların hayatta kalma mücadelesi vermediği bir ülke istiyoruz.
Çocukların üşümediği, aç yatmadığı, korkuyla büyümediği bir dünya istiyoruz.
Geçim derdinin bu kadar yakıcı olmadığı, insanların borçla değil emekle ayakta durabildiği bir düzen hayal ediyoruz. Kavgaların değil, çözümün konuşulduğu; kaosun değil, sağduyunun hâkim olduğu bir ülke mümkün mü? Olmalı. Çünkü başka türlüsü artık taşınamıyor.
2026’dan mucize beklemiyoruz. Ama vicdan bekliyoruz. Adalet bekliyoruz. Samimiyet bekliyoruz. Yönetenlerden de, yönetilenlerden de…
Belki her şey bir anda düzelmeyecek. Belki yaralar hemen kapanmayacak. Ama yaraları görmezden gelmeden, üstünü örtmeden, birbirimize bakarak yürümek mümkün.
Yeni yıl bize önce şunu öğretsin:
İnsan kalabilmeyi.
Unutmayalım; umut, en çok karanlıkta anlamlıdır. Ve biz bu ülkenin insanları, ne kadar yorulsak da umut etmeyi bilenlerdeniz.
Veee Selda der ki 2026…
Yorgunluğumuzu inkâr etmeden, umudumuzu kaybetmeden kucaklıyoruz seni ve dedigim gibi hep sevgiyle.
SELDA’CA – Selda Gülçifçi Avcıoğlu
Kadın ve Çocuk Haklarını Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı
Gerçek Mutluluk İyilik midir? İyilik Nedir? Yoksa Cevap Masum Çocuklar mı?
Selda’ca VİCDAN: KALABALIĞIN ORTASINDAKİ EN YÜKSEK SES
“Yarınki Dünyama Mektup” Etkinliğinde Çocuklar Geleceğe Seslendi
SELDA’CA ”Hayat bize rağmen değil, bizimle güzel”
İYİ Parti Yalova İl Başkanlığı Kongre Süreci Başladı
Yalova’da Kadına Şiddet Olayı Tepki Çekti: KAÇO-DER Davanın Takipçisi Olacak