Yaklaşık
54 dakika öncetarih
Yayınlayan
Ebru Kaplan
Türkiye bir süredir yalnızca ekonomik ve siyasi sorunlarla değil, toplumsal bir tükenmişlikle de yüz yüze. Herkesin dilinde aynı cümle var: “Artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz.” Bu aslında bir olgunluk değil; psikolojide adı konmuş bir durum: Duygusal uyuşma.
Bilim, kronik stresin uzun vadede kortizol düzeyini sürekli yüksek tuttuğunu söylüyor. Bu da dikkat bozukluğundan öfke patlamalarına, uyku problemlerinden umutsuzluğa kadar birçok tepkiyi tetikliyor. Bugün toplumda sıkça gördüğümüz tahammülsüzlük, unutkanlık ve isteksizlik, bu tablonun doğal sonucu.
Türkiye’de stres yalnızca bireysel değil; kolektif bir yük halini aldı. Ekonomik belirsizlik, sosyal medya bombardımanı, kutuplaşma ve gelecek kaygısı bir araya gelince toplum adeta “sürekli alarm” moduna geçti. Bu durum öğrenciden esnafa, memurdan ebeveyne kadar herkesi aynı psikolojik iklime sürüklüyor.
Artık tükenmişlik sendromu sadece ofis çalışanlarının sorunu değil; bir halk sağlığı meselesi. Belediyelerde ücretsiz psikolojik danışmanlık merkezleri, aile içi iletişim eğitimleri ve dijital detoks programları lüks değil, ihtiyaç.
Kısacası Türkiye’nin bugün ihtiyacı olan şey daha çok “iyi haber” değil; iyileştirici bir toplumsal atmosfer.
Tükenmişliği fark etmek ise bu yolun ilk adımı.
Psikolojik Danışman Beyza GÖKOĞLU